Toprağa dokunmayı bize şehir mi unutturdu yoksa şehirleşmek mi?
Bi’tohumun o eşsiz yolculuğuna tanıklık edebilme şansınız olsa hangi anında yer almak isterdiniz? Toprakla buluştuğu ilk anda mı? Filizlenmeye başlayıp gökyüzüne merhaba dediği anda mı? Yoksa büyüyüp kollarında bu doğa için armağanlar biriktirdiği anda mı?
Şimdilerde yalnızca armağanlarını alıp kaçıyor, ne tohuma ne fidanına ne de meyvesine müteşekkir oluyoruz. Evet meyvesine diyorum çünkü armağan olarak kabul gördüğümüz resim gibi çizilmiş, hepsi birbirinin aynı tek düze eserler. Oysa toprak en bilge sanatçı değil mi, özgünlüğünü yok ettirmek niye? Dahası, yok etmek niye?
Harım’da Bahçecilik toprağa dokunmak ile başlayacak ve toprağın bilgeliği ile aydınlanacak. Öyle şehirmiş, kasabaymış, köymüş ayırt etmeyecek; tohumuna sahip çıkacak ve yok etmeyecek. Bi’avuç toprak ile bi’tohum buluşacak; Harım’da hayat bulacak, Harım’a hayat olacak…
Peki senin Harım’ın hangisi? Saksı, balkon, şehir bahçesi, köy bahçesi…
Hangisi olursa olsun bi’avuç toprağın hayat verdiği hikayeleri izlemenin vakti gelmedi mi?

Yakında yeni yazılarla…







