Harım’da Atölye

Emeğin hikayesini sen yazmak istemez misin? Ya da o hikayenin baş kahramanı olmak?

Son yüzyılın en büyük hastalığı sanırım tüketmek. Öylesine tüketmek ki bu, elimize geçen herhangi bir materyalin, evimize ulaşana kadar başından geçen o muazzam varoluşu yok sayıyor. Ve öyle bir tüketmek ki bu, vazgeçişi hızlı kılıyor.

Şimdi biraz geriye gidelim. Öyle çok fazla değil. Şöyle bir 20-30 sene öncesine…

Hikayelerin önemine kulak verin!

Bir salça tenekesinin bahçelerdeki tıkırtısını dinleyin veya bir yoğurt kovasında açan çiçeğin kokusuna bakın sonra bir başka evin kapısında bir başka yoğurt kovasından su içen sokak hayvanlarının teşekkürüne tanıklık edin. Basit ve fakat naif… Düşünmek ve düşünce ile iz bırakmanın mümkün olduğu bir var oluş. Belki yoğurt kovası aynı ama çiçek diken ile kediye su verenin imzası hiç aynı olur mu?

Harım’da Atölye, hiçbir eşyanın hikayesinin bitmemesi için çalışıyor olacak. Ya da emeğin hikayesinde en ‘’özgün’’ baş kahramanlara ev sahipliği yapacak.

Sence de denemeye değmez mi?

Harım-yelek-düğme-başlık
IMG_5637
Harım-foto 40.jpg-min